geçenlerde çok hoş bir derse katıldım ve anlatılan konu beni bam telimden vurdu. dersde hocamız duygularımızı israf ettiğimizden söz ediyordu. dinledikten sonra biraz üzerine düşününce zihnimde şu cümle yankılandı: ” rabbim duygularımızın da rabbidir.”
duygularımızı nerde nasıl kullanacağımızı bize anlatıyor dininde. batı özentisi insanlar gibi ben hümanistim ayy savaş mı diye ortada dolanmamızı istemiyor. insanın makul zeminde, yerinde ve dozunda içinde yer alacağının. gerçekliğini dinimiz bize anlatıyor.
insanın içinde bir çok duygu var bunları doğru yerde, doğru zamanda, doğru yerde kullanmazsak buda duygu israfı oluyor. her israf gibi bu durumda bizi mütedl çizgiden ifrat ya da tefrite savuru verir.
peki Allah bizim duygularımız hakkında bize ne diyor?
sevgi
nefret
özlem
hüzün
cesaret
kızgınlık
mahcupluk
nedamet
hırs
imrenme
kıskanma
haset
ve daha bir çok duygu içimizde yer alıyor ve bu duyguların bir çoğunun doğru kullanılacak alanları var.
yaşadıklarımızın iç dünyasında ki yansımasına duygu deniliyor. peki biz neyi içimize nasıl yansıtacağız..duygularımızı kontrol etmek elimizde bunu Kuran’da geçen kıssalardan anlıyoruz. modern dünya duyguların esiri olmamızı istese aslınsa insn duygularını bir nebzeye kadar kontrol edebilir.
el Vera Vel bera diye bir kavram var İslam’da. Allah için sevmek ve Allah için bugz etmek demek.
sevgimizi ve nefretimizi doğru yere kanalize etmezsek, kalbimizi harabeye çevirip içine olur olmaz şeyleri doldurup, asıl olması gerekenlere yer bırakmaya bılırız .bazı şeyler yan yana tabiatları gereği gelmezler. kalbimize öyle şeyler sokarız ki asıl orda olmasını istediklerimiz oraya girmek istemez.
bu kavramla anlatmak istediğim Allah bizim neyi sevim neyi sevmeyeceğimize dair bir rota çizmiş.
kâfirleri, zalimleri, İslam düşmanlarını, müslümanlara zülmedenleri, müslümanları sevmeyenleri bizde sevmeyeceğiz. bunu Allah rızası için yapacağız.
mümin kardeşlerimizi Allah rızası için seveceğiz. “iman etmedikçe cennete giremezsiniz, mümin kardeşini sevmedikçe gerçek iman etmiş olmazsınız.” hadisi şerifi gereği mümin kardeşimiz seveceğiz. ona iyiliği tavsşye edip, kötüden ise uzaklaştırmaya çalışacağız. akrabalarımızu, ailemizi Allah için seveceğiz. dostlarımızı Allah için sevip, onları ziyaret edeceğiz. bunlar hadislerde bize tavsiye edilen şeyler.
Çocuklarınızı üç hususta yetiştirin: Peygamber sevgisi, Ehl-i Beyt sevgisi ve Kur’ân kıraati… Çünkü hamele-i Kur’ân (Kur’ân’ı öğrenen, öğreten ve bu yolda hizmet edenler), hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde, peygamberler ve Hak dostları ile birlikte Arş’ın gölgesindedirler.” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, I, 226)bu
hadis bize kimi sevmemiz gerektiğini gösteriyor. Allah Resulü ve ashabını çok sevmemiz gerekiyor. Allah dostlarını, hayatını İslam’a İslam’a adamış insanları sevmemiz gerekiyor.
doğayı, bulutları, denizi bize rabbimizi tefekkür ettiren ne varsa onları severek kalbimize rikkat kazandıra biliriz.
insan neyle kalbi beraberlik kurarsa beraberinde zihni beranerlik de kurmaya başlar.
peki neleri sevmeyeceğiz? mesela zalim İngilizleri, Fransızları, italyanları, İsrail’i, amerikayı sevmemeliyiz.bu ülkeler yıllarca müslüman beldeleri sömürdüler ve kanlar döktüler..
nesli ifsad etmeyi vazife haline getirmiş lgbtyi sevmeyeceğiz mesela.
Allah’ın haramlarını sevmeyeceğiz mesela dünya ve dünyalık ile aramıza mesafe koyacağız.
sevmemiz gerekenleri sevmeyip, sevmemiz gerekenlere kin duymadıkça duygular birbirine karışıyor.
anne babamızı, ülkemizi sevmemiz gerekir iken biz sureklı bizi.iyi yetişmediğini iddia ederek ailemize nefret kusuyoruz. ülkemizi geride görüp ondan nefret eder hale geliyoruz. o zaman zalim ülkeleri gözümüzde büyütüp onlara karşı sevgi beslemeye başlıyoruz.
asıl sevmemiz gerekenleri sevmedikçe basit ve ucube şeyler kalbimizde tahta oturuyor. ve kalbimizin tüm dengesi bozuluyor.
din duşmanlarına nefret duymamız gerekirken biz kendimizi onlara hayranlık beslerken buluyoruz
ömrünü Islam yolunda sarf eden, naif, ahlaklı insanlara özenip, imranip onlar gibi olmaya çalışırken ; kendimizi tek derdi link verip para kazanmak olan fonomenleri takip ederken buluyoruz.
eğer ki duygular yerli yerinde oturmazsa bşr defa kalp ve ruh daralmaya başlıyor. sonrasında duygular birbirine karışıyor.
mümin kardeşinden, ailesinden nefret eden, ülkesini sevmeyen, ömrğnde kafasını kaldırıp gökyüzüne bakmamış mutsuz, doyumsuz insanlara dönüşüyoruz
öte yandan düşmanına aşık insanlar aramızd geziyor.
doğru yere doğru duyguları koyarsak ruh ve beden sağlığımızda iyikeşmeler olacak ve kalbimiz sekineye erecektir ınsaallah
duygularımın yol gösterici de opeygamberim sallahu aleyhu ve sellemdir..
duygularımızı öyle yanlış yerlerde, öyle hatalı dozlarda harcıyoruz ki lazım oldugu zaman duygu kalmıyor. hayret duygumuzu sabah programlarında, hüznümüzü bayram şekeri reklamlarında, öfkemizi siyasette harap ediyoruz. arkadaşlıklara fazla mana yükleyip yoğun duygular yaşıyoruz. bu duygular bizi yoruyor. öfkemiz olması gereken yerde değil. mesela bizler artk bir bilekliğe vurula biliyoruz, tabağımız kırılınca ahh ben ölseydim diyebiliyoruz..kötü örnekleri çoğaltmak istemiyorum..burs parasından ayırıp yoklukda dahi sadaka vermeye çalışan kardeşlerimizden örnek vermek daha doğru olur. mesela kitaplarımı, kuranımı, şifami çok seviyorum..gökyüzüne bakmayı, bulutlara bakmayı, Osmanlı’dan kalma camileri ziyaret etmeyi çok seviyorum. günah yuvasına dönmüş cafelerden nefret ediyorum, sokaklarda ahlaka mupayir hareketleri sevmiyorum. insanların kendini kapatmasını, hayata kusmelerini seyretmeyi sevmiyorum. tek derdi para ve yarışmak olan insanları sevmiyorum. yıllarca duygularımı o kadar yanlış kullandım ki ve hala da kullanıyorum ki nasıl bir yorgunluk oldugunu çok iyi biliyorum.